Kasım 03

Hz. Muhammed’in Hayber’de Yediği Zehirli Et Olayı


Hz. Muhammed’e karşı yapılan suikastları işlerken böyle masalımsı, ona karşı güya düzenlenip de mucize sonucu başarısız kılınan suikastleri anlatmayacağım. Örneğin, Cabir b. Abdullah’ın anlattığı şu olay: “Bir yere baskın düzenlemiştik; bir ara istirahat için gölgeye çekildik. O arada Hz. Muhammed kılıcını bir ağaca asıp o ağacın altında uzanırken adamın biri gelip onun asılı kılıcını alır ve kendisine, “Ey Muhammed; bugün kim seni elimden kurtaracak, seni öldüreceğim” der. Hz. Muhammed de, “Allah beni kurtarır.” yanıtını verir. Bu soru, o adam tarafından üç sefer tekrarlanır ve Hz. Muhammed’den aldığı yanıt da hep aynı… Sonuçta Allah tarafından adam etkisiz hale gelir, vücudu sanki donmuş, felç olmuş gibi olur ve kılıç kullanamaz hale gelir.” Bu hadis en başta Buhari ve Müslim’de anlatılmaktadır.(1)

Cabir b. Abdullah bu olayı üç farklı içerikle anlatır… Birinde sanki orada bulunan herkes Muhammed ve adamı izlemiş gibi bir aktarım söz konusudur; diğerinde, Muhammed’in arkadaşları o adamı görünce bağırıp çağırmışlar, adam da korkudan ona bir şey yapamamış şeklinde bilgi verilir, bir diğerinde ise, ‘böyle bir olayın meydana geldiğini ancak Hz. Muhammed bize anlattı, biz görmedik’ şeklindedir. İşte tek kişiden üç değişik şekillerde anlatılan bir masal.

Bir diğer örnek de Süraka b. Malik’ten. Hz. Muhammed Mekke’den Medine’ye göç ettiği sırada kendisine inanmayanlar, Süraka’ya, “Muhammedi öldürürsen sana yüz deve mükâfat vereceğiz” deyince o da atını alıp Hz. Muhammed’in peşine takılmış. Bu paralı katil (Süraka) Muhammed’e yaklaştıkça atı hep kumda batıyormuş, Muhammed’e ulaşamıyormuş. Sonunda adam kendi kötü planından vazgeçip İslamiyet’i kabul etmiş. İslami yazarlar, sanki benzer şeyler olmuş gibi bu örnekleri ballandıra ballandıra hep anlatmışlar kaynaklarında. İşte bu çalışmamda anlatacağım suikast olayları çok farklı ve dünya tarihinde hep olmuş ve olacak şeylerden. Özetle; bu çalışmamda az önceki örneklerde olduğu gibi benzer akıl dışı olayları işlemeyeceğim.

Başka bir kaynağımda Hz. Muhammed’in Hayber’de yediği zehirli et olayına kısaca değinmiştim. (2) Olay şuydu: Hz. Muhammed ve arkadaşları Hayber baskınında Yahudilerin çoğunu öldürüyor, kadın ve kızlarını da cariye olarak ele geçirip kendi aralarında dağıtıyor. Bu arada o sırada 60 yaşında olan Hz. Muhammed de kendine 17 yaşında ve daha yeni evlenmiş Safıye’yi alıyor. Üstelik de eski eşini canlı olarak ele geçirip katlettikten sonra. İşte o kitabımda bunları anlatırken, Hayber’de Hz. Muhammed’e karşı gerçekleştirilen bir suikast olayına da özet şeklinde değinmiştim. Bir kere o kaynağın konusu zaten farklıydı. O yüzden bir vesileyle orada özet şeklinde bu zehirleme olayına değinip geçtim; ancak olay o kadar da basit değildir: Hz. Muhammed’in ölümü cidden kuşkuludur. Bu çalışmamda, ölümüyle ilgili bugüne kader hiç değinilmeyen karanlık noktalar üzerinde duracağım.

Bu başlığı fazla detaylandırmayacağım; Hayber’deki suikast olayına kısa bir açıklık getireceğim. Bu kaynakta asıl üzerinde durmak istediğim, bambaşka bir ölüm nedeni. Yeri gelince onun üzerinde yeterince duracağım.

Hayber’de meydana gelen zehirleme olayının özeti şu: Hz. Muhammed Mekke’den Medine’ye geçip orada sistemini kurunca, asıl yerlileri olan Yahudileri çeşitli bahanelerle dağıtmaya, kovmaya, katletmeye yönelir. Örneğin; Beni Nadir, Beni Kaynuka, Beni Kurayza ve daha sonra da Hayber Yahudileri gibi. Tabii ki İslami kesim burada şunu savunur: Yahudiler Hz. Muhammed’e karşı olup Mekke müşriklerini destekledikleri için onlarla savaşıldı… Benzer savunmaların hiçbir şekilde haklı tarafı yoktur. Çünkü Medine onların yurduydu, Hz. Muhammed ise ya bancıydı: Mekkeliydi ve onu orada rahat bırakmadıkları için Medine’ye hicret etmişti. Burada haklı olarak şu söylenebilir: Madem iddia edildiği gibi onun arkasında Tanrı vardı, o zaman niye Mekke’de ona yardım etmedi, neden Medine’ye gelip bu insanların da istirahatını bozmaya neden oldu, o kadar savaşlar, katliamlar oldu? (Beni Nadir, Beni Kureyza, Beni Kaynuka, Hayber, Fedek gibi bunların hepsi Yahudi ve hepsi de Hz. Muhammed tarafından ortadan kaldırıldılar.)

Hz. Muhammed’i bu konuda haklı çıkaracak hiçbir gerekçe olamaz: Başka bir ülkeye gitmek ve oranın insanlarını, beni dinlemiyorlar diye katletmek gibi bir anlayış, eşyanın tabiatına aykırıdır. Bugünkü tabire göre, onun Medine’de oturma izni yok. Bunu hangi ülke kabul eder: Gel bir, iki yıl bir ülkede kal, ondan sonra yönetimi ele geçir, oranın halkıyla da kavga et, onları katlet, yurtlarından eyle. Bunun örneği dünyanın hiçbir yerinde yoktur!

Hz. Muhammed ve yandaşları, Hayber kalesini ele geçirince, ölümden kurtulanlar ona şu teklifi sundu: Biz bu toprakları sizden daha iyi işleriz. Çünkü yıllarca ekip biçtik, deneyimimiz var. O yüzden bizi öldürmeyin, sürgüne de göndermeyin, biz burayı ekip biçelim, gelirini paylaşalım derler. Hz.Muhammed de bu teklifi kabul eder ve Hayber toprakları bu anlaşmadan sonra bu şekilde işlenir. Zaten esir düşen Hayber sakinleri için bunun dışında alternatif de yoktu.

Hayber’den sonra Hz. Muhammed’in kendilerine yöneleceği bilgisini alan Fedek halici bu pazarlığı duydu. Onlar da Hz. Muhammed’e aynı teklifi sundular ve önerileri kabul edildi. İşte Fedek savaşsız alındığı için, Kur’an’daki Haşr suresinin 6-7. ayetlerine göre bu köy (Fedek) ‘Fey’ sayılırdı. Yani ancak Allah’a ve Muhammed’e ait olacaktı; diğer ganimet malları gibi Müslümanlara dağıtılmayacaktı. Sonuçta Muhammed Fedek köyünü kendine ayırdı; ancak Hayber’i hazine malı olarak arkadaşları arasında paylaştırdı. Savaşın kısa durumu bu.

Hz. Muhammed’in bu baskın sırasında yediği zehirli yemeğe gelince; Hayber Yahudilerinden sağ kalan Haris kızı Zeynep -ki Selam b. Meşkem’in hanımıydı- soruşturuyor, acaba Hz. Muhammed hangi yemekleri çok sever, diye. Etin kaburga kısmını çok sevdiğini söylüyorlar kendisine. Bu arada Zeynep bir koyun pişirip içine zehir doldurarak Muhammed’e ikram ediyor, tabii ki Hz. Muhammed’in sevdiği kısma daha fazla zehir bırakıyor. Hz. Muhammed yemeğe başlayınca, onun arkadaşlarından Bişr b. Bera, acele edip ondan önce ağzına alıyor ve orada yığılıp can veriyor. Hz. Muhammed ise henüz arkadaşı kadar fazla yemediği ve bu arada onun da durumunu gördüğü için, artık yemekten vazgeçiyor. Sonra o yemeği hazırlayan kadını çağırıyor: “Neden buna gerek duyup bizi zehirlemek istedin?” diyor. Kadın da, “Sen bizim başımıza neler getirdiğini iyi biliyorsun. Babam Haris’i, kocam Selam b. Meşkem’i, amcam Yaser’i, kardeşim Merhab’ı ve diğer yakınlarımla Hayber Yahudilerini öldürdünüz, kalanları da esir-cariye yaptınız. Bunun için ben de kendi kendime dedim ki, bu adamı zehirleyeceğim: Peygamberse, Tanrı ile irtibatı varsa, zaten vahiy alır bu etten yemez; ama yalancıysa yemeğe devam eder ve ölür. Dolayısıyla biz kalanlar da ondan kurtulmuş oluruz. O yüzden böyle bir plan kurdum” diyor.

Burada şunu eklemek isterim: Peygamber olup olmaması bir kenara; bir kere onlardan bu kadar insan öldüren bir Muhammed, nasıl olur da safça, tedbirsiz bir şekilde kalkıp bir Yahudi kadının hazırladığı yemeği cesaretle yiyebilir? Şunu da kabul etmek lazım ki, kadın çok yetenekli ve aktif biriymiş. Bu plan, her babayiğidin işi değil. Yineliyorum: Hz. Muhammed’in kendileriyle savaştığı ve çoğunu katlettiği insanların kalanlarından birinin hazırladığı yemeği yemesi çok yanlış bir şey; bu kadar tedbirsizliğin açıklaması olamaz. Ben, madem Tanrı arkasındaydı neden haber vermedi sorusundan ziyade; normal bir insan düşman olan kesimin yemeğini nasıl bu kadar rahatlıkla yiyebilir diye hayret ederim.

Bazı İslam tarihçileri, “Muhammed bu olayda kadını affetmiş.” gibi açıklamalar yapmışlarsa da, bunun inandırıcı bir yanı yoktur. Muhammed bu olaydan dolayı o kadını orada öldürüyor. Hatta bazı İslami kaynaklarda Muhammed’in talimatıyla o kadın işkenceyle, çarmıha gerilmek suretiyle infaz ediliyor. (3) Ha reklam için affetmiş, ha katletmiş bu o kadar önemli değildir. Önemli olan, kendileriyle savaştığı insanların ikram ettiği yemeği yemek, bunun sakıncalarını göze almamak. Bu önemli bir yanlıştır. Bazı kaynaklara göre bu zehirli etten sadece Bişr adındaki şahıs değil; birkaç kişi ölmüş diye farklı bilgi de var.(4)

Bu olayda yediği zehirli etten dolayı Muhammed’in bedeninde yıpranmalar oluştuğu ve ölene kadar da sıklıkla (hecamat denilen yöntemle) vücudundan kan aldırdığı bir gerçek. Mesela Ebu Hind, Ebu Tayyip adlarındaki şahısların ondan kan aldıkları kaynaklarda geçiyor. Hatta bunun karşılığında Muhammed’in Ebu Tayyib’e ücret olarak iki Sa’ hurma verdiği bile yazılı. Yine İbni Mace’nin aktardığı rivayette, onun eşlerinden Ümmü Seleme’nin kendisine, “Bakıyorum sen o zehirli etten sonra gitgide olumsuz etkileniyorsun” dediğini ve ara sıra onun da Muhammed’den kan aldığını aktarıyor.

Buhari ve Müslim’de, “Bazen hac için ihramda iken, bazen oruçlu iken kendisinden kan aldırıyordu” şeklinde hadisler var. Yani kan aldırma, Hayber’de yediği zehirli etin etkisiyle oluşan hastalıktan dolayı oluyordu…

Şu not da önemli! Enes b. Malik, “O yemekten sonra Muhammed’in ağız bölgesinde bozukluklar oluşmuştu” diye bilgi veriyor. Bu Enes b. Malik, Muhammed’e on yıl yaverlik yapan bir sahabi ve onun bu hadisi en başta Buhari ve Müslim’de geçmektedir.(5) Bu açıklamalara göre Hz. Muhammed’in bu suikastta darbe aldığı kesin; ancak bu olaydan sonra üç yıl daha yaşıyor. Acaba bir zehir bu kadar zamana yayılır mı veya o zaman bu kadar güçlü bir zehir var mıydı? Tabii ki bu ancak uzmanların bileceği bir iş.

İnananlar açısından Hz. Muhammed’in bu suikastta öldürülmemesi bir mucize olarak iddia edilebilir: Hani arkadaşları öldü de o ölmedi, diye. Ama yersiz bir savunma. Bir kere Muhammed’in bu olayda kurtulması gayet normal bir şeydir: Dünyada her eylem başarıyla sonuçlanır diye bir kural yoktur. Bu yoruma karşı şu rahatlıkla söylenebilir: Mademki onda bir mucize vardı, neden önceden haber vermedi? Haber verseydi, en azından arkadaşları ölmezdi. Bir de Allah koruduğu için ona bir şey olmadı diyelim, peki sağlam hadislerde anlatılan, yediği zehirli etten dolayı dudaklarında, ağzında ve yüzünde neden yaralar oluşmuştu, bu zehirli yemekten dolayı zaman zaman vücudundan kan aldırdığı bir gerçek. Hani en azından bu zehirli etten ötürü kendisinde rahatsızlıklar oluşmuş. O halde ölmedi diye bundan pay çıkarmak yanlıştır.

Ancak burada Hz. Ayşe’ye mal edilen bir hadis var: Muhammed hasta iken bir ara, “Ey Ayşe! Kaç yıl önce Hayber’de yediğim o zehirli etten dolayı içim yanıyor, artık dayanamam.” şeklinde bir ifade kullandığı söz konusu. Bir kere Muhammed’in Hayber’de yediği zehirli et olayını Enes b. Malik, Ebu Hureyre gibi birçok sahabe anlatıyor; ancak “Hayber’de yediğim o zehirli etten dolayı içim yanıyor, artık dayanamam.” sözünün arkasında yalnız Ayşe var. (6) Tabii ki bu ölüm konusunda Ayşe töhmet altında; bunu zaten anlatacağım. O yüzden Ayşe’ye dayalı benzer hadislerin hiçbir değeri yoktur.

Hayber suikastının özeti böyle.

 

Dipnot

1) a- Buhari, Megazi, Zat’ü Rika kısmında,
b- Müslim, hem Fedail/Hz. Muhammed’in tevekkülü kısmında, hem korku namazı kısmında.

2) Kur’an’da Kadın ve Hz. Muhammed’in Hanımları adlı kitabımda.

3) Siret-i Halebi, Hayber kısmında. 2/769. Burada Ebudavud ve başka kaynaklarda da bu şekilde anlatıldığı kaydediliyor…

4) İbni Kesir, el-Bidaye ve’l Nihaye, Hayber kısmı. 4/236 ve sonrası.

5) a- Buhari, Megazi, Hayber’de ikram edilen zehirli et kısmında. Bir de Tıp kısmı, Muhammed’in zehirlenmesi bölümünde geçer. Ayrıca Hibe kısmında, müşriklerden hediye alma adı altında geçen bölümde anlatılır.
b- Müslim, Selam bölümü, zehir (Simm) babında.
c- Ebu Davud, Diyat kısmında,
d- İbni Mace, Tıp kısmında.
e- Ayrıca siyer kitaplarında, İslam tarihinde, İslam ansiklopedilerinde (tabakat) konuya ilişkin detaylar çok.

6) a- Zehebi, Siyer-i Alam, 27/438.
b- Mecme’ü Zevaid, Alamat-i Nübüvve, no: 14262.
c- Beyhakı, Sünen-i Kübra, Kitab’ü Dahaya, Bab’ü İstimali evan’il Müşrikin. No: 19097.
d- Hakim, Müstedrek, Megazi, 4449.

(Arif Tekin, Hz.Muhammed’in Ölümü, s.12-19)

Düzenleyen: ArapŞükrü