Kasım 23

Hz. Muhammed’in Ölüm Nedeni Neden Hep Gizli Tutulmuştur?


Bu konuda birkaç ayet var, hem onlardan örnekler vereyim, hem de bu arada niye ölüm nedeni gizlenmek istenmiş; bunun da sebebini irdeleyeyim.

a) “Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. Allah’a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile, o kendi dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir.” (410) Bu ayetlere göre Hz. Muhammed’e Kur’an geldikten sonra bu din hem nitel, hem de nicel olarak dünya hâkimi olmalıydı; ama maalesef böyle olmamıştır. Nerede bir İslam ülkesi varsa hep üçüncü dünya ülkeleri statüsündedir. Sayı olarak da Hıristiyanlık dünyada bir numaradır!

b) “Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni duyur. Eğer bunu yapmazsan peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır.” (411) Bu ayeti sunmaktan kastım son cümleciktir: Hani Allah seni insanlardan korur diyor. Fahrettin er-Razi bununla ilgili şu ilginç açıklamayı yapıyor. Eğer ayette geçen, “Allah seni insanlardan koruyacaktır” cümlesi ile Hz. Muhammed’in Uhud’da yüzünün yarılıp dişinin kırılması arasındaki çelişki nasıl giderilir diye bir soru sorulacak olsa, buna iki şekilde yanıt verilebilir diyor. Birincisi, ayetten maksat, insanlar ne yaparlarsa yapsınlar seni öldüremeyeceklerdir demektir; ancak öldürülme dışında, yaralama ve diğer tüm belaları senin başına getirebilirler diyor.

İkincisi ise, bu ayet/cümle Uhud harbinden sonra inmiştir. Dolayısıyla o zaman Allah henüz Muhammed’e koruma sözünü vermemişti diyor! Burada konuyu biraz açmakta fayda var. Yine Er-Razi’den özetleyeyim. Uhud harbinde Abdullah b. Kumey’e el-Harisi, Muhammed’in dişini kırıyor, ayrıca yüzünü de yaralıyor. Muhammed’in yanındaki koruması Mus’ab b. Umayr onu korumak isteyince,  Abdullah onu öldürüyor. O zannediyor ki öldürülen Muhammed’in kendisidir. İşte bu olup bitenler bağlamında Al-i İmran suresinden bir ayet gelir/oluşur. (412) Onun bir yerinde şu cümlecik var: “Eğer Muhammed ölür veya öldürülse geri mi döneceksiniz/ İslamiyet’i terk mi edeceksiniz?” diyor.

Bu ayete göre eğer onun öldürülmesi mümkün olmasaydı bu ifade kullanılmazdı deniliyor. İşte burada Razi, o zaman Allah henüz Muhammed’e koruma sözünü vermemişti; daha sonra oluşan Maide 67. ayetiyle artık bu konuda söz veriyor: Ne yaparlarsa yapsınlar sana bir şey yapamayacaklar diyor. Burada ilginç bir olay var. Uhud harbinde Müslümanların sancağını alan Mus’ab b. Umeyr sağ kolunu kaybedince sancağı sol tarafına alır. Bu arada Muhammed’in yaralandığı, hatta vurulduğu haberi yayılınca bu adam, az önce ayet olarak verdiğim “Eğer Muhammed ölür veya öldürülse geri mi döneceksiniz?” sözünü söylüyor, tabii ki o aynı zamanda Muhammed’in yanındaydı ve onun korumasıydı. Yani Muhammed’in kendisi bu sözü duyuyor. İşte bundan sonra bu söz ayet olarak ortaya çıkıyor. Bunu, bu şekilde Suyuti kendi tefsirinde anlatıyor. (413) Çok zeki bildiğim er-Razi’nin bu açıklamasına gülmemek elde değil.

c) “Hani sen mü’minlere, “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?’ diyordun. Evet, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder.” (414)

d) “Hani Rabbinizden yardım istiyor, yalvarıyordunuz. O da, “Ben size ard arda bin melekle yardım ediyorum’ diye cevap vermişti? (415)

İşte ortalıkta bu gibi yardım ve garanti ayetleri var iken, buna rağmen Muhammed’in öldürüldüğü söylenirse o zaman ayetlerin bir anlamı kalmaz. O yüzden hep gizli tutulmak istenmiştir.

Hadislerden de bir örnek vereyim. Hatırlanacağı gibi Hz. Muhammed bir savaş dönüşünde, “Ben silahımı ağaca asıp uzanmıştım/hatta uykuya dalmıştım. Düşman tarafından biri, elinde silahıyla meğerki yanıma gelip kılıcımı almış başımda duruyordu. Bana seslendi: Kim bugün seni elimden kurtarır diye! Ben de Allah dedim. Sonunda adam donakaldı, bana bir şey yapamadı ve bu olup bitenlere karşı teslim oldu” diyor. Bu, Buharı ve Müslim gibi kaynaklarda anlatılıyor. (416)

İşte az önceki ayetler gibi benzer hadisler de var iken, çelişki olmasın diye ölümü hakkındaki bilinmeyenler açıklanmamıştır. Bu konuda kanıt olarak daha fazla ayet ve hadis göstermek mümkün; ancak sanırım bu kadarıyla mesaj anlaşılıyor. Bunu daha fazla uzatmayacağım.

 

Dipnot:

410) Tevbe, 32.33.

411) Maide, 67.

412) Al-i İmran, 144.

413) Suyuti, Dürrü’l Mensur, Ali İmran, ayet,144.

414) Al-i İmran, 124-125.

415) Enfal, 9.

416) a- El’Lü’lüü ve-l Mercan, no: 1470.

b- Buhari, Megazi, Beni Müstalık gazası

c- Müslim, Fedail kısmında.

 

Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed’in Ölümü, s.345-348

Hazırlayan: ArapŞükrü