Nasıl Agnostik Oldum?


Zamanında beş vakit namaz kılan oruç tutan cumaya giden liseli ergen ben, “ulan ne yapıyorum ben, neye inanıyorum, ezberden ne kadar olur bu iş, kurandaki islamı tam uygulamıyorsak neymiş bu bi bakalım öyle uygulayalım madem” diyip kuranı iniş sırasına göre türkçe okuyup kavramlar üzerinden 15 yıldır süregelen araştırma yolculuğum kısa süreli deist sonra da agnostik olmak ile şimdilik sonuçlandı. varoluşumuzu anlamlandırma yolculuğu hiç bir zaman bitmez o yüzden ileride neye evrilecek göreceğiz. (ateizm olacağını sanmıyorum, bana hep garip geliyor, insanın varlık sebebinin gerçekten büyük bir olayla ilgili olduğuna inanmak istiyorum halen, bunu keşfedene dek en fazla agnostik olurum ama ateizm değil)

ulaştığım sonuçları özetleyerek başlayıp ardından detaylandıracağım;

eğer kuran kendisine bu kadar güvenmeyip kendisinin son kitap ve referansının son peygamber olduğu iddiasında bulunmasaydı bugün bir çok ülkede dini söylemler kullanarak ülke yönetenler peygamberliklerini rahat rahat ilan etmişlerdi. ki her şeye rağmen bu devirde dahi, peygamber sıfatları yüklenerek kutsallaştırılan fetullah gibi örnekler burnumuzun dibinde neler neler yaptı. siyasi liderlere ümmetin lideri diyerekten ne sıfatlar yakıştırılıyor, valinin biri çıkıp “eğer islam ve hz. muhammed son gelen olmasalardı ben erdoğan’a peygamberim derdim” diyebiliyor. daha bir çok yerde peygamber gibi adam yakıştırmalarıyla kula kulluk edildiğine şahit olmaktayız. atatürk’e de tapmaya çalışan, nutuk’u kutsallaştırmak isteyen var ama atatürk ne dedi: “bir gün benim işaret ettiğim sözler ve ilkeler bilimle çelişir duruma düşerse, bilimi seçin” işte bu cümle konuyu kökten çözüme ulaştıran muhteşem bir cümledir.

yani 1400 yıl öncesine gidin; aynı soydan gelen bu ailenin zamanına göre öne çıkacak derecede zeki akıllı felsefe yapan düşünürleri olan fertleri, yıllar boyunca inançları kullanarak dünyayı kontrol etmeye niyetlenip ya da kimisi buna niyetlenenlere isyan edip, belki de iyi niyetlerle işi kendileri ele alıp, etraflarındaki insanları kendilerinin peygamber olduğuna ve kendilerinden öncekilerin yalan dolan olduğuna inandırmak için uğraştılar. başaranların adları bugüne kadar taşındı.

o zamanlar için öne çıkan insanların bunu başarma konusunda ne kadar avantajlı olduğunu görmek çok kolay. çünkü mesela örnek veriyorum; doğrudur yanlıştır farketmez ama “isa tanrının oğluydu, yeniden doğdu, diriltti” falan filan bir yığın mucizeler var. hz. muhammed’de de var, ay yardı falan diye bilen var, akılcı hocalardan reddiyeler düzeni var. musa deniz yarmış, muhakkak bir doğa olayı oldu ama akp’nin dünyadaki parasal genişlemeye ve teknolojinin nimetlerine denk gelmesi gibi denk geldi belki de. kısmet.

önceleri muhammed’e göre önceki peygamberlere atfedilen mucizeler de yalandı, o yüzden kendine bir alan buldu, işte çıktı “islamı bozdular kardeşim bu yalan dolan, bırakın bu işleri, gerçek budur, beni dinleyin, islam aslında budur.” dedi. insanlar da dinlemişler, hak vermişler, okuma yazma yok zaten, anlatan insanlar var, en iyi anlatanlar öne çıkıyor ve kutsallaşıyor. bir noktadan sonra kültürel miras olarak bize kadar geliyor, hala ezbere dinliyoruz. o aileden bir daha peygamber kitap çıkmıyor, çıkamıyor, dağılıyor aile. 4 halife döneminden başlayarak aile içi savaşlar hemen başlıyor bile. kuran’ın yazımı ile beraber ardından emevi abbasi de gelince işin rengi tamamen farklı bir boyuta evriliyor. yaradılış ile yaşamın anlamını arayanın arasına giren tüm putları yıkmak için gelen anlayış kuranı kerim ile tekrar putlara teslim olmuş ve siyasal islam kavramı yerleşik hale gelmiş. insanlar artık yolunu bulacak kadar kurnazlaşıyor, sistematik hale geliyor inanç kavramı üzerinden. (ki bence islamın asıl dinamiği kişilerde deist ve yönetimde laik bakış açısına dayanıyordu, ama henüz hicret sonrası dönemden sonra bile toplumda yozlaşma tekrar başlıyor) öte yandan gerçekten anlamlı şekilde mesafe kateden insanlar içinde kitaba peygambere gerek kalmıyor ama bu daha geç oluyor tabi. bin yıl önce ise imamı azamlar çıkıyor mücadele ediyor. sonra aleviliğin çıkış sebepleri, adaletsizlikler. bugüne kadar taşınan mücadeleler hep aynı. ahlak, kültür, vicdan, empati, akıl ve özgürlük, her şey kavga dövüş yüz yıllardır. yani islam o gün zamanının ötesindeydi evet ama çoktandır insanlığın gerisinde kaldı.

15 yıllık kavramlar üzerinden eriştiğim ayet ayet yaptığım tespitleri anlatmakla uğraşmayacağım, magazine gerek yok. bir tane kesin tutarsızlık tespiti bile işin büyüsünü bozabilecek kapasiteye sahip aslında, en azından “acaba” sorusunu sordurtması için yeterli, devamını kendiniz getiriyorsunuz. çünkü bu yaratanın sözü diyorsan kusursuz olmak yanılmamak zorunda. bilimsel keşifler tespitler bu büyüyü defalarca bozdu ama hadis desteği ile sürekli güncelleme yaparak durum idare ediliyor.

kendimi bu cenderenin içinden çıkarmam kolay olmadı çünkü en başından beri tüm bir süreç boyunca olan bitene inanmaya devam etme, kuranı daha iyi yaşama amacıyla araştırıyordum, sonra sadece inanmaya devam edebilme amacına dönüştü. edindiğim her bir bilgi parçası tersi yönde bir iz bıraka bıraka sonunda perdenin arkası görünür hale geldi, deist olma sürecim 15 yıl sürse de gerçek bir deist olduğumu düşünmeye başladığım son 4-5 yıldır ki bunu bile bir kaç yıl kendime açık açık itiraf edemedim.

sonuçta tevrat ve incil de (eski ahit- yeni ahit) zaten insanlar tarafından kültürel mirasın inanç ile sistematize edildiği ortak mutabakat yeminleridir. kendilerini bu şekilde tanımlarlar, birinin karalaması değildir bu tanım.

tüm bu olanlardan sonra söyleyeceğim şu ki; büyük bir özgürleşme yaşadım zihnimde. mental olarak çok daha ferah ve hafif hissediyorum kendimi. büyürken zihnime kodlanmış olan geride bıraktığım bu perspektif, olayları değerlendirirken her an ne düşünürsem düşüneyim düşüncelerimi farkında olmadan varsayılmış bazı ön kabüllerin üzerine inşa etmeme bu da belli bir çerçeveye sıkışmama sebep oluyordu. kendime ne kadar çok yalan söylediğimi farkettikçe dehşete düştüm, bir yandan da o perde ortadan kalktıkça hafifledim ve güçlendim. müslümanım diyen bir insanın bu cümlelere ezbere şekilde “şeytana uymuşsun, kolaya kaçmışsın, zor gelmiş bahane bulmuşsun” gibi sığ yorumlarla cevap vereceğini biliyorum, aynısını ben de başkasına yaptım yıllarca, nasıl düşünerek söylediğimi ve söylediğinizi çok iyi biliyorum. buna cevabım ancak çok manidar, derin ve acı bir gülümsemeden ibaret olabilir artık. bu değişimi ve ulaşılan noktayı gerçekten eleştirerek sorgulayan bir zihin anlayabilir. zaten bu uzun bir yolculuk, öyle ergen gibi iki günde bir fikir değiştirerek söylenen içi boş cümlelerden ibaret değil.

ki ben bireysel tüm ibadetlerini yerine getiren biriyken bunu daha anlamlı hale getirip, kuranı her aşama da harfiyen uygulamak için bu yola çıkmıştım. yolculuğun bu şekilde sonuçlanacağı aklımın ucundan bile geçmemişti! kuranı okudukça millete nutuklar atıyordum sağda solda, ateist deist arkadaşlarımı etkilemeye çalışıyordum. daha neler neler. ama ilk 5 yıldan sonra biraz daha içime kapanarak devam ettim, sonrasını da anlattım zaten.

bakın burası önemli *; bu süreci bu şekilde yaşamadan, “ben dinden çıktım” diye ortalığa kendini atan dindar ailelerin çocukları ise dinden çıkmasınlar daha iyi olur diyebilirim. çünkü bu yolculuk hem cesaret, hem okuma araştırma öğrenme, hem yüksek iradeli güçlü bir karakter inşa etme yolculuğudur. dini her türlü kabülü bir kenara attıktan sonra içine düşülecek kocaman bir boşluk olmaması için bu yolculuğu hakkıyla ve sabırla yapmak gerekir. ben bu boşluğu ne ancak akıl ve izan ile doldurabildim, akla güvendim. kendimi anlamsız hissedecek bir psikolojiye kapılmadım, yaşamın ne anlamı var o zaman diyerek intihar falan düşünmedim. sonuçta eğer din peygamber kitap mevzusu insan icadı diyorsan ama aynı zamanda yaratıcı bir güç vardır diyorsan insan bu yaratıcı gücün insana bir şey söylemeyeceğine de inanamıyor. işte bu noktada ateizme yolculuk başlayabilir veya çocukluğundan beri kodlanmış olan ön kabüllerine geri dönebilirsin ya da yaratıcının “iyi” olmak zorunda olmadığını da düşünebilirsin. ben burada cevaplara ulaşamayacağımı bildiğim için agnostik takılıyorum. belki “evren, sevgi ve aşk zaten tanrının kendisidir” der panteist olurum. ya da tüm bu süreç iyice anlamsızlaşırsa apateist olup konuyu kapatırım, göreceğiz.

öte yandan insana yanlış yaptığında dur diyecek yüce bir gücün varlığını sunmak işleri kolaylaştırıyor, ahiret inancı yoksa insanlar kötülük yapmaya daha yatkın olabilirler, vicdanlarını sorgulama ihtiyacını hissetmeyebilirler. dark side a geçmeye hazır milyonlarca insanı başka nasıl engelleyeceksin ki?

yani zor işler bunlar, ideal bir düzen oluşturmak gerçekten çok zor. benim yolculuğum, insanlığın yolculuğu, hepimizin bir yolculuğu var, toplumların da var, insanlığın da, her kültürün kendine göre sürekli değişen dinamikleri var.

biz bugün kuranın yazıldığı zamanların her anlamda üzerine çıktık, bu yüzden kutsal sayılmasını düşündürtecek olan ikna ediciliği artık kalmadı. aslında son bir kaç yüzyıldır yoktu. bu şeytana uymak falan değil, bu mesela cinlerin aslında hiç var olmadığını anlamaktır. kuran’ı yazmaya çalışanların iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum ki hz. muhammed’in bu kitabın yazıldığından haberi bile yok, kaynaklar ise böyle bir vasiyeti olmadığını kesin olarak belirtiyor. en yakını hz. ebubekir bile, ben böyle bir şey yapmam, doğru değil demiştir. ama hz. muhammed en azından hicrete kadar güzel işler peşindeydi. bunlara ve diğer tüm öğretilere saygı duyuyorum ama insanlık kuranı ve diğer kitapları çoktandır aşıp geride bıraktı, başka bir dünya var şu an. başka bir seviye, ihtiyaçlar değişti. insanlar sorularının cevaplarını başka türlü cevaplayabiliyor artık.

bu yazıyı okuyan biri kuranın yaratıcıdan gelen kutsal sözler olduğu düşünerek okuduğu sürece benim neyi niçin yazdığımın pek önemi olmayacaktır. çünkü en temelde en derinde kuranın varlık sebebini birbirine en uzak iki noktadan bakarak değerlendiriyoruz. sonuçta tekrar ediyorum bu bir yolculuk ve herkes kendi sürecini yaşıyor. başka türlü olmaz bu iş.

şu kesin ki kuranın yazılmasına ilham veren, insanlara yol gösteren hz. muhammed gerçekten büyük işler başarmış zamanına göre, kesinlikle büyük bir lider ve üstün kişilikti. zamanının ötesinde işler yapan büyük bir aydındı, felsefeciydi. ama hepsi bu. peygamberim demeseydi ya da denmeseydi daha iyi olurdu. en azından insanlık gelişmeye devam ettiği için kuranın metnine kutsaldır denerek kırmızı çizgiler çizip sınırlanıp kalmak zorunda kalınmaz ve gelişme daha hızlı devam ederdi. diğer türlü bir metne hapsoluyorsun ve birileri gelip onu siyasi, ekonomik ve türlü amaçlara malzeme ediyor. eleştiri, sorgulama ortadan kalkıyor. biat, kadercilik, adam sendecilik, sorumluluktan kaçış, riyakarlık tekrar başlıyor. bunlar kültürel gelişmişlikten öte bir şey değil.

neyse ki en azından artık internet var, bütün hızıyla alışılmış peşin hükümlü kısır döngüleri daha hızlı kırıyor. şeytanlaştıranların ise amacı çok açık: kurdukları düzen kolay para sağlıyor ama bu düzene çomak sokanlar hızla artıyor. internet ile beraber bilgiye erişim artıyor, dünyada hangi aklın hangi sonuçlara yol açtığına bakıp karşılaştırma yapabilmek, farkındalık oluşturup “burada bir yanlışlık var, orada başka ve daha iyi dünyalar var” demeye sebep oluyor.

ben de hala yaratıcı bir güç olduğuna inanmak isterdim, daha kolay olurdu. bu yüzden hepimiz arıyoruz ve ararken çok yaklaştığını, iletişime geçtiğini iddia edenlere peygamber diyerek teslim ediyoruz bu arayışın ruhsatını. ben buna karşıyım artık. insanın bir çok güzelliği haketmediğini, sopa göstermek gerektiğini de biliyorum evet, bunları sorguladığım cümleler zaten yukarıda mevcut. ama insan değişiyor, kültür değişiyor, bilgi birikimi, bilinç düzeyi değişiyor, ihtiyaçlar ve sorular değişiyor, cevaplar ise kutsallaştırdığımız insan icadı değerler yüzünden değişemiyor. bu yüzden tarih tekerrür ediyor ama kimi medeniyetler için tarih tekerrür etmiyor artık, bunu iyice farkettim.

son olarak diyeceğim o ki; tanrı mı bizi yarattı yoksa acaba biz mi tanrıyı yarattık. bunu iyi düşünün.

edit: tüm bu yolculuk sonucunda 2000 yıllık tarihsel sürecimizi ise şöyle değerlendiriyorum.

edit 2: göbeklitepe’nin keşfinin bilinen insanlık tarihine yaptığı etkiye dair yorumlarımı da şu yazımda okuyabilirsiniz.

Copimizm

Kaynak: Ekşisözlük