Temmuz 03

Arif Tekin: “Hz. Ömer’in Kuran’a etkisi”


Ömer’in, -en önemlisi- Kuran’ın oluşturulması konusunda Muhammed’i şu veya bu şekilde Muhammed’i etkilediğini görüyoruz.. Ömer’in bu yönüyle ilgili açıklamalara geçmeden önce, onun görüşlerine uygun veya onun önerilerini tasdik eder [onaylar] mahiyette inmiş olan ayet sayısı hakkında var olan görüşlerle ilgili değişik yazarlardan toplu bir bilgi sunmaya çalışalım:

İbn-i Asakir (ö. hicri 571) “Kuran ayetleri inerken Ömer’in de görüşlerine yer verilmiştir; onun görüşleri de nazarı dikkate alınmıştır” deyip bu konuda çok önemli bir açıklama getirirken; İslam camiasında çok önemli bir üne sahip olan İmam Suyuti (ö. hicri 911), “Kuran’ın 21 ayeti Ömer’in görüşlerine uygun, onları doğrular mahiyette inmiştir” diyor ve ekliyor: “Oysa bu sayıyı 30’a çıkaranlar da vardır.” Yine en azından adı geçen yazar kadar İslam camiasında ünlü olan İbn-i Hacer Askalani (ö. 852-h), bu konuda bir hadis aktararak, “Kuran 15 yer Ömer’in görüşlerini doğrulamıştır” diyor. Bu konuda en çarpıcı örnek, Ömer’in oğlu Abdullah’tan geliyor. Abdullah, aynen şöyle diyor: “Herhangi bir konuda babam Ömer ayrı, halk da ayrı karar verseydi, o tartışmalı konuda gelecek olan Kuran ayeti, ille de babamın görüşlerini doğrular mahiyetteydi.” İmam Şeybani de Fedailü’l İmameyn adlı yapıtında, “Kuran’ın ayetleri, 21 konuda Ömer’in görüşleri doğrultusunda inmiştir” diyor. İmam Mücahit ise şöyle diyor: “Bazen Ömer fikir belirtildi, Kuran ayetleri de ona göre inerdi.”

-Arif Tekin (Kuran’ın Kökeni s.53)

Bedir Esirlerine Karşı Ömer’in Tavrı ve Gelen Ayetler

İbn-i Abbas anlatıyor:

“Bedir harbinde esir alınan 70 müşrik hakkında Muhammed, Ebu Bekir ve Ömer’den görüş istedi. Ömer hepsini kılıçtan geçirmeyi teklif etti ve şunu ekledi: ‘Ali kendi ağabeyi olan Akil’i öldürsün; ben de kendi yakınlarımı öldüreyim’ (Ömer, burada birçok isim sayıyor. Yani, herkes esir düşen kendi akrabasını vursun) dedi. Buna karşılık Ebu Bekir ise, ‘Bu esirlerden fidye alıp serbest bırakalım’ dedi. Netice itibariyle Muhammed tarafından Ebu Bekir’in görüşü benimsendi. (Yani esirler, fidye karşılığı serbest bırakıldı.)”

Görüldüğü kadarıyla Muhammed, Ömer’in görüşünü çaresizlikten dolayı reddetmiştir. Çünkü belirtildiği gibi, her Müslümanın bu esirler içerisinde akrabaları vardı. Bu esirlerin öldürülmesi, Müslümanlar içerisinde vahim sonuçlar doğurabilirdi. Kaldı ki, Muhammed’in de hem amcası Abbas, hem de damadı (kızı Zeynep’in eşi) ve başka akrabaları da bu esirler arasında bulunuyorlardı. Demin de söylendiği gibi, sonuç itibariyle tutsaklar fidye karşılığı serbest bırakıldılar. Bu arada Ömer’in öne sürdüğü teklif uygulanmadığı için en azından kendi içinde rahatsız olduğu muhakkak. Çünkü Ömer söylediğini ille de yaptıran bir kişiliğe sahitp, kolay kolay onun sözü yerde kalmazdı. Sonunda bu olayın vuku bulduğu dönem içinde Enfal Suresi’nin 67. ve 68. ayetleri indi. Bu ayetlerde, “Yeryüzünde ağır basıp küfrün belini kırıncaya kadar, hiçbir peygambere, esirleri bulunması, yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz. Halbuki Allah, (size) ahireti istiyor. Zira Allah azizdir (yani, dostlarını düşmanlarına galip kılar), hakimdir (Dünyanın mı ahiretin mi daha hayırlı olduğunu o çok iyi bilendir). Allah’tan bir yazı (kaderinizde sizi affetmek) geçmemiş olsaydı, aldığınız fidyeden ötürü (size) mutlaka büyük bir azap dokunurdu” deniyor.

Evet durum ortadadır. Ömer, bu esirlerin öldürülmesini istiyordu. Ebu Bekir ile Muhammed ise fidye karşılığı esirlerin serbest bırakılmasından yanaydılar. Ömer’in görüşünün kabul edilmesi, büyük bir katliama neden olacaktı. Oysa böyle bir durum hem pratik siyaset, hem de oluşturulacak genel prensipler açısından sorun yaratacaktı. Gerçek uygulamada ise, siyaseten ve ilkesel olarak daha ılımlı bir yol izlendi. Ancak, Ömer’in görüşünün burada dışlanmış olmasına karşılık, gelen ayette, söz konusu olayda yanlış karar verildiği dile getirilmekle birlikte, Allah, bağışlayıcı niteliğinden dolayı Muhammed ve Ebu Bekir’i de affetmiş oluyordu. Böylece hem siyasi bir hata işlenmemiş, hem de Ömer’in dargınlık ve küskünlüğü de gelen bu yeni ayetler giderilmiş oluyordu.

Daha sonra Muhammed bu ayeti açıklarken ağlamaklı bir biçimde, “Eğer bu ayetlerle Allah bizi affetmeseydi, hepimiz cezalandırılacaktık; yalnız Ömer ve Sad bin Muaz kurtulacaklardı” diyor. Halbuki Ömer, fidye değil, onların öldürülmesini tercih ediyordu. Buna rağmen inen ayet, Muhammed’in verdiği o insani karara yanlış; esirleri öldürmek isteyen Ömer’in fetvasına da doğru diyordu.

-Arif Tekin (Kuran’ın Kökeni s.60-61)